13 Mart 2013 Çarşamba

The roman brothers


THE ROMAN BROTHERS

Roman müzisyenleri anlatacağım bu gün. Ne kadar güzel insanlardır ve harikulade müzisyenlerdir. Pek çok meslekdaşım gibi ben de zaman zaman bu müzisyenlerle çalıştım. Güzel işler yaptık birlikte.
Roman müzisyen   güzel ve temiz giyinir. Üç  kuruş yevmiye ile bile oldukça süslüdür.  Siyah gömlek , kumaş pantolon vazgeçilmezidir.
Parasını hiç tutamaz.  O gün aldığı para ertesi güne kalmaz her daim alışverşi bakkala yazdırır.
Otobüsle işe gelir taksiyle eve döner.
Genellikle  çok çocuk yaparlar. Büyüyünce müzisyen olsun isterler. Müzik en iyi bildikleri iştir.
Evlerine çok düşkündürler. İşten sonra börekçiye uğrar,yövmiyeyle 5 kilo börek alır,o saatte çoluk çocuğu uykusundan kaldırıp  bir de çay yaptırıp keyif yaparlar
Neseli insanlardır. Sanki hiç derdi tasası yok gibi çalar oynarlar,  ama iyi yürekli  , saf insanlardır.  Hemen aklını çelip başka gruba transfer edebilirsin.  Ama o.da fazla para vereni tercih eder.
H harfini söyleyemezler gibi gelir size işin gerçeği yıllardır bilinç altına yerleşen bir konuşma şeklindendir.  Her kelimenin ucuna "cik "hecesi koyarlar. Habbecik ,paracık ekmecik gibi...
Kendilerine has özel dilleri vardır. Romanca konuşurlar.  Koço, taliga, peniz, dikala gibi...(geveze, araba, laf, bakmak bakış atmak)
Piyasadaki  bazı kesimlerin konuştuğu dil gerçek roman dili degildir.Zeki Müren"in yarattığı özel peniz( laflar) leri kullanırlar. . Bir tür şifreli konuşma gibidir.Anlayan anlar.
Sahneye çıktıklarında gamı kederi  arkalarında bırakıp güler yüzleriyle sanki ilk kez çalıyor gibi nese saçarlar
Alaturaya bayılırlar.Para çıkarsa çok mutlu giderler evlerine.  Hatta eve gitmeden yevmiyeyi bitirenler çoğunluktadır. İşe otobüsle gelip , taksiyle dönen çoktur.
Dansözler ile aralarında anlaşma vardır. Bahşişin yarısı onlarındır. Parayı daha takılırken neredeyse sayarlar. Dansöz parayı neresine saklarsa saklasın gizli yerlerini bilirler bulup  çıkarırlar.  Adam bahşişi  havaya atsa daha para yere inmeden sayarlar.
Kendi aralarında usta çırak ilişkisi vardır. Küçüklükten hangi enstrümanı babaları uygun gördüyse (ki kendileri seçmezler onu) çalarlar,  bunun için mahalledeki sazının üstadına gönderilir. Oda hiç bir karsılık beklemeden ders verir. Zaman zaman sahneye çıkarır ki sahnede duruşu da öğrensin. Mahalle konservatuvarı yani.
Genellikle bir arada ayni mahallede yaşarlar. Ucuz kiralarla tanıdık insanlarla yaşamak daha kolay gelir.  Kolaymı öyle apartmana taşınmak ?  Müzik yapamazsın duvarlar incedir. Yan komsu şikayet eder vallahi.
Mahalle kültürü almış müzisyen sahne adabını çok iyi bilir. Disiplinlidir
Ama kötü alışkanlıkları da yok değildir. Sigarayı bolca tüketirler. İçki içenler de pek abartırlar.
İşe gittiklerinde mutlaka yemek isterler.  Hele düğün yemeği ise mükellef bir sofrayı hakketmişlerdir.  Rakılar gelip gider.  Ama sahnede alkol aldıklarını belli etmezler.  Üstüne de cila olsun diye bira içerler .Ama işten sonra.
Bu anlattıklarım çoğunlukla eski müzisyenlerdi.  Yeni nesil roman müzisyenleri aileleri mutlaka konservatuvara gönderiyor.  İş kosulları pek değişmese de arkada çalan müzisyenler alaylıdan okulluya döndü..
 Bu arada alaylı da yetişiyor tabiiki. Müzisyen fabrikası onlar
Türkiye'deki bütün canlı enstruman kayıtları haklı olarak roman müzisyenlerin elindedir
Roman ruhu diye bişi vardır.  Sazına hakim olmanın dışında o sazın virtuozüdur.  Emprovizasyonlarda  şaşırtıcı derecede yaratıcıdırlar. Dünya çapında müzisyenler çıkarmıştır romanlar.
Amerika'da zenci müzisyenler nasılsa Türkiye'de roman müzisyenler aynidir( müzik ruhu anlamında).  Roman müziği farklıdır. .  Eskiden bu tür hor görülürken Kibariye , Adnan Şenses ,Ümmiye ,Gönül Akkor ,Sibel Can gibi sanatçıların müziğe getirdikleri özel yorumlar sayesinde roman gırtlağı diğerlerinden ayrılır
O nedenle hepimiz roman olmak isteriz  ama olamayız. Bu doğuştan gelen bişeydir. Saz çalanlar için daha da önem taşır. Hüsnü Şenlendirici ,Serkan Çagrı ,Osman Nar ,   İlyas Tetik, Selçuk Tekay , Balık Ayhan, Baki Kemancı ,Orkestra şefi Orhan Şallıel müzisyenlerden bazıları....
Saymakla bitmeyen bir ordudur onlar.
Aileler genellikle her çeşit sazı çaldıkları için baba. Kardeş , çoluk çocuk , amca , yeğen aynı soyadını taşıyan  gruplar oluştururlar.
Romanların içinde çok kalan beyaz müzisyen bir süre sonra romanlaşır . Ama onun o ruhu oluşturması için onlardan beş misli fazla çalışması gerekir.
Devamı var.....
Kaynak:Osman Nar,Nazmi Sunal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder