19 Mayıs 2013 Pazar

Hakan Eren; Doğum günün kutlu olsun

Geçen hafta benim çok sevgii dostum hatta kardeşim diyebileceğim Hakan Eren 'in doğum günü partisine gittim.
Her müzikseverin orda olmak isteyeceği cinsten bir güzellikti. Sadece arşiv değil insan da biriktirmiş benim güzel kardeşim. Bin bir bahaneyle böyle toplantılara gelmek istemeyen pek çok kişi tam kadro oradaydı.
Assolistler Seçil Heper, Neşe Karaböcek aileleriyle beraber gelmişler. Yıllarca beraber rekabet içinde yaşamış ama yıllar sonra o kaygıyı duymaksızın yanyana , cancana müzik  yapan Tülay Özer, Bilgen Bengü, Güzin,Baha Boduroğlu,Rana Alagöz,Ercan Turgut,Ersan Erdura,Funda,Seyyal Taner , Mine Koşan gibi sanatçılar masalarda neşe içinde sohbet ettiler. Komedyen Fatih Mühürdar bir masada, Yeliz,Soner Arıca,Jale,Yonca Evcimik , Demet Sağıroğlu,Bora Ebeoğlu  ise 90 lar masası olarak tam tekmil oradaydılar.
Radyo D ekibinin yanısıra, yapımcılar, müzisyenler, radyocular, menejerler, gazeteciler de oradaydı.
Siz nasıl düşünürsünüz bilmem  ama insan  ilişkilerinin güzelliği bu tarz gecelerde çıkıyor ortaya. Sahnede grubuyla yer alan Jale  ise anneciğini hastanede bırakıp gelmişti .Ama etrafta bu kadar sanatçı olunca ona da fazla iş düşemedi .Olsun...
O gece herkes şarkılarını dostlarına ve Hakan'a söyledi.
Biz bizeydik.çok güzeldik, sıcacıktık. Muhabbetlerin hepsi  müzik üzerineydi. Kimse kimseyi çekiştirmedi. Sevgiliydik, saygılıydık. Aralarından bazılarını kaybetmiştik. Keşke  o da olsaydı diye içimizden geçirdik . Ama dile getirmedik.
Metin Ersoy yerine oğlu Emir Ersoy gelmişti
Şarkılar söylendi ama Bilgen ve Baha abinin hazırladığı ve herkesi sahneye çıkararak söylettiği "Ankara'nın Bağları" türküsünün Hakan Eren için uyarlanmış sözleri herkesi kırdı geçirdi.
Yeliz sahneye gelinlikle geldi ve uzun süredir  hayal ettiği temsili düğünü yapılınca  alkıştan yer gök oynadı.
Atilla Atasoy , Mine Mucur,  Ertan Öztaş ve Tülin Zafer ikilisi final yaptı
Güzel bir gece bitti. Mutlu yıllar dostum. İyi ki varsın

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Geceler , partiler mekanlar

Geçtiğimiz günler, ya da geceler çok hareketliydi.
Ödül törenleri, açılışlar, yaz partileri daha neler neler .. Bazılarına gittim , bazılarına da iş seyahatlerim nedeniyle katılamadım.
Değerli dostum Lütfü telefon edip Portaxe ' yaza merhaba partisine davet edince geceye oradan başladım. Her zamanki gibi titizce hazırlanmış bir partiydi. Ancak gelenler diğer yerlere de yetişmek için fazla oyalanmadılar. Ben de aynı şeyi yaptığımı itiraf ediyorum.
Bu partiyi geleneksel hale getirdiğin için ellerine sağlık Lütfü Sapmaz.
İkinci durağım Özgür Aras arkadaşıımın davetiyle gittiğim Sortie  idi. Sortie de girişten itibaren iyi hazırlanmış bir parti idi.
Bu tür partilerin en güzel yanı dostlarla bir araya gelip muhabbet etmek .Neslihan Yargıcı, Esin Yağmurdereli,  Deniz Murathanoğlu,  Can Tanrıyar,  Ahmet Çelenk, Yeliz, Baha Boduroğlu ,Hakan Eren daha girişte gördüklerim. Feza Fıratlı partiyi düzenlemiş.
Bu tür gecelerde müzik yapan biri olarak işin en sorunlu kısmının sahne olduğunu biliyorum tabiiki. Herkes kendi havasında olduğu için kim çıkarsa çıksın pek de ilgiyle izlenmiyor. Çok ilginç bir şey yapmıyorsa tabii.
Çıkışta bağlarsan ne ala , sonra ağzınla kuş tutsan nafile valla. Bir zamanlar bir yerde sevgili Ajda Pakkan'ı bile dinlemeden çıkanları gördüm. O gece sahnede güncel yabancı şarkılar söyleyen grup gayet iyiydi ama müzikler kulakla takip edildi, gözler  etrafı taradı, karşıdakiyle sohbet edildi.
Bir de  efsane mekan 45 lik ziyaret edildi bu gecelerden birinde. Bu sevimli mekan 18. doğum gününü kutladı.
Gönülün sığdığı yere her kes sığıyormuş meğer. Sevgili Fuat da dost biriktirenlerden. Etrafımda nereye baksam bir ünlü  yazar, müzisyen, gazeteci vardı. Benim gördüklerim   Mehmet Coşkundaniz ve eşi Derya Coşkundeniz,  Ahmet Ümit,  Nazlı Öztarhan, Seçil Heper, Belkıs Özener, Mine Koşan,  Füsun Önal,  Ümit Besen, Mehmet .Y.Yılmaz idi.
45 lik benim de gözde mekanlarımdan biri. Hakan Eren sayesinde müptelası oldum. Fuat Akyol harikasın dostum;)

11 Mayıs 2013 Cumartesi

ERKEKLERDE ALIŞVERİŞ HASTALIĞI VAR MI?

Erkeklerin alışverişkolikliği kadınlardan daha fenadır.
Sorsanız sadece tişört kot alıyorum der. Erkekler alışveriş yapmayı sevmez görünürler. Siz deli gibi elbise denerken  o gözleriyle çoktan alacağını seçip almıştır bile. Siz 30 liralık tişörtün başında pazarlık ederken o gözünü kırpmadan beğendiği tişörte  100 tl verir.
Erkekler alış veriş yaparken fiyata hiç takılmazlar. Kafasında belli bir bütçe vardır. O parayı tek bir parfüme de verebilir , bir kazağa da...
Ben hiç bir gömlek almak için mağaza mağaza gezen erkek görmedim. Ya siz? Bir dükkana girer , alır ve çıkar. 
Gündüz işe giden erkeğin bu gün ne giyeyim diye telaş etmediğini sanmayın. Hele  görüntüsüne önem veriyorsa sabah banyoda cildine ve saçlarına harcadığı vakit nerdeyse bir saati bulur. 
Özellikle temiz ve bakımlı bir erkeğin banyosu kozmetik malzemeleriyle doludur. Siizin kullandığınızdan daha çeşitli şampuanları, duş jelleri, parfümleri vardır. Sizin kremlerinizden de arada bir kullanıyordur.
Hiç çaktırmasa da saçları en ciddi takıntılarıdır. Saç telleri tepeden terk-i diyar eylemeye başladığında içlerindeki panik artar. Saçının arkasını kontrol etmek için banyoya daha çok ışık yaptırır.Üstelikte kafaya taktıkça daha çok dökülür saçlar. Beyazlamasından bile daha çok dert eder. 
Bir ara sıfır numara kel kafalar pek revaçtaydı. Biz kadınlar içimizden gülerdik. Çünkü yakışan yakışmayan sıfırlardı saçları.
Birileri saç ekimini tavsiye eder, o da gidip öncelikle ön tarafını ektirir. Bir süre sonra arkadan dökülme hızlanınca , o ekilmiş saçlar ön tarafta ahenkle dans ederler tek başlarına.
Aslında bir erkeğin en önemli takıntısı ayakkabılarıdır. Üstelik de ayakkabı tutkusu kadınlardan çok daha hastalıklı haldedir. Sorsanız şunun şurasında üç beş ayakkabım var deyip geçiştirir.  Aslında dolaplar dolusu ayakkabısı vardır.
Ayakkabısever erkekler ayakkabılarına göre üst baş alırlar,  
Ayakkabı alırken parasını hiç sormazlar. Önemi olan ayağına uyan numarayı bulmaktır. O mağazada yoksa civar illerdeki mağazalardan, hatta internetten  bile soruşturabilir.
Bir erkeği yeni bir ayakkabı almaErkeklerin alışverişkolikliği kadınlardan daha fenadır. 
Sorsanız sadece tişört kot alıyorum der. Erkekler alışveriş yapmayı sevmez görünürler. Siz deli gibi elbise denerken  o gözleriyle çoktan alacağını seçip almıştır bile. Siz 30 liralık tişörtün başında pazarlık ederken o gözünü kırpmadan beğendiği tişörte  100 tl verir.
Erkekler alış veriş yaparken fiyata hiç takılmazlar. Kafasında belli bir bütçe vardır. O parayı tek bir parfüme de verebilir , bir kazağa da...
Ben hiç bir gömlek almak için mağaza mağaza gezen erkek görmedim. Ya siz? Bir dükkana girer , alır ve çıkar. 
Gündüz işe giden erkeğin bu gün ne giyeyim diye telaş etmediğini sanmayın. Hele  görüntüsüne önem veriyorsa sabah banyoda cildine ve saçlarına harcadığı vakit nerdeyse bir saati bulur. 
Özellikle temiz ve bakımlı bir erkeğin banyosu kozmetik malzemeleriyle doludur. Siizin kullandığınızdan daha çeşitli şampuanları, duş jelleri, parfümleri vardır. Sizin kremlerinizden de arada bir kullanıyordur.
Hiç çaktırmasa da saçları en ciddi takıntılarıdır. Saç telleri tepeden terk-i diyar eylemeye başladığında içlerindeki panik artar. Saçının arkasını kontrol etmek için banyoya daha çok ışık yaptırır.Üstelikte kafaya taktıkça daha çok dökülür saçlar. Beyazlamasından bile daha çok dert eder. 
Bir ara sıfır numara kel kafalar pek revaçtaydı. Biz kadınlar içimizden gülerdik. Çünkü yakışan yakışmayan sıfırlardı saçları.
Birileri saç ekimini tavsiye eder, o da gidip öncelikle ön tarafını ektirir. Bir süre sonra arkadan dökülme hızlanınca , o ekilmiş saçlar ön tarafta ahenkle dans ederler tek başlarına.
Aslında bir erkeğin en önemli takıntısı ayakkabılarıdır. Üstelik de ayakkabı tutkusu kadınlardan çok daha hastalıklı haldedir. Sorsanız şunun şurasında üç beş ayakkabım var deyip geçiştirir.  Aslında dolaplar dolusu ayakkabısı vardır.
Ayakkabısever erkekler ayakkabılarına göre üst baş alırlar,  
Ayakkabı alırken parasını hiç sormazlar. Önemi olan ayağına uyan numarayı bulmaktır. O mağazada yoksa civar illerdeki mağazalardan, hatta internetten  bile soruşturabilir.
Bir erkeği yeni bir ayakkabı almaktan alıkoyan tek şey istediği modeli bulamamaktır.
Erkekler özellikle evlendikten sonra kilolarına pek dikkat etmezler. Çünkü yeni gelin bütün hamaratlığını gösterip onlarca çeşit yemek yapar. Yemezsen küser filan. Bir süre sonra ikisi de bin kilo olduğunda vakit çok geçtir. Erkekler ancak boşanınca spor salonuna yazılırlar.
Bu gün beyleri yazmak geldi içimden. Reklamları yazacaktım kalemimden bunlar döküldü . Haftaya reklamlar üzerine yazmaya devam edeceğim.